Clark Kent elindeki kristal parçasını fırlatır ve bu parçanın düştüğü yerde yeraltından göğe doğru yavaşça yükselen prizmatik bir yapı ortaya çıkar. "Tek başınalık Kalesi" olarak adlandırılan bu yapı (orijinali "Fortress of solitude" olan tamlamayı yanlış anlaşılmasın diye özellikle "yalnızlık kalesi" şeklinde çevirmediğimi belirtmek isterim :)), Clark Kent'in Kripton gezegeninden Dünya'ya geldiğinden beri, kendinde gözlemeye başladığı değişimlerin anlam kazandığı ve aslında kendini bulduğu yerdir.
Bu sıradışı yapıdaki devasa duvarların kıyısında ilk kez durup da hayranlıkla onlara bakarken, aklımdan geçen şey Superman'in ilk filminde yer alan bu sahne olmuştu. Milyonlarca yıl önce oluşan volkanik hareketler sonucu, magmanın sıcak ve akışkan ortamından yeryüzüne süzülen lavlar, yavaş yavaş soğuyup bazalttan oluşan birer altıgen prizmaya dönüşürken, yükseklikleri de, dünyada nadir görülen bir şekilde 50 metreye kadar uzanmaktaydı. Karadeniz'in serin havası ve engin manzarasının yanında, çeşit çeşit ağaçlara da ev sahipliği yapan bu bazalt tepeler, süper güçler kazandırma bağlamında olmasa da, doğanın muhteşemliğine dair tetiklediği düşünceler ve duygularla, bir nevi "Tek başınalık Kalesi" misyonu mu gerçekleştiriyor acaba !?
Nice post tthanks for sharing