top of page

DOĞA İLE YENİDEN MOTİVE OLMAK

Güncelleme tarihi: 29 Mar 2023


Bu yıl baharı, deprem ve sel gibi "felaketler!" eşliğinde büyük acılarla karşıladık. Kimilerimiz açısından bu felaketlerin sorumlusu, her zamanki gibi acımasız olan doğaydı... Bilgi ve bilinç sahibi varlıklar olarak, bu davranışların tarih boyunca tekrarlandığını gözlesek de, kayıt altına alsak da, önlemleri belirlesek de iş uygulamaya gelince bir kez daha başarısız olmaktan kaçamadık.


Bu davranış; insanın yerleşik yaşama geçip, bir kültür varlığına dönüştükten sonra kendini doğadan izole ederek onu, sadece ve sadece kendi çıkarları doğrultusunda, sığ bir bakış açısıyla değerlendirmeye ve kullanmaya çalışmasından ileri geliyor desek yanlış olmaz sanırım. Çoğu zaman, yaban hayatı ve olumsuz çevre koşullarından ibaret düşündüğümüz doğayı, canımızı, malımızı bizden almaya çalışan ve bu yüzden kontrol edilmesi ve hatta yok edilmesi gereken bir düşman gibi görmeye meyilliyiz. Burada gözden kaçırdığımız asıl şey, doğanın kendi gibi davranmaktan başka bir şey yapmadığıdır. Hatta bu felaketlerde suçlu olmadığı gibi, sonrasındaki süreçte iyileşmemiz için gereken motivasyonu sağlayacak en büyük aracımız odur. Hani şöyle bir durum vardır ya; iyi olan her şey güzel değildir ve güzel olan her şey de iyi. Uyumlu olunduğunda, doğa hem iyi hem de güzeldir işte.

Doğanın iyi olması güzel olmasına göre daha gerçek bir durumdur. Biz fark etmesek bile bu iyilik, yaşamın her yanında çeşitli şekillerde ortaya çıkar. En basitinden söylemek gerekirse; yüz binlerce yıldan beri süregelen varlığımızı havasına, suyuna, kayasına, bitki ve hayvanlarına borçlu değil miyiz !? Güzelliğine gelince, bu durumun daha öznel olduğunu belirtmekte fayda var. Doğayla olan geçmişimiz, deneyimlerimiz, değer yargılarımız ve gözlemlerimiz doğrultusunda farkına varabileceğimiz bir durum. Baharın yağmurunu, rüzgarını keyifle karşılamaktan daha güzel ne olabilir !? Bir depremin gerçekleşmesini, insan ve doğa tarihine dair yüzeyin altında gizli kalmış kanıtları ortaya çıkarma olasılığı olan ve bu sayede insanlığı bilgi olarak bir adım öteye taşıyacak heyecan verici bir olay olarak görmek daha iyi olmaz mıydı?

Uyum içinde olmanın bu kadar zorlaştırılması veya uzamış olması bu ifadenin, her daim meydan okumaya meyilli bir tür olarak kulağımıza pek hoş gelmediğinden olabilir mi acaba? Aslında doğayla uyum düşünülenin aksine bir boyun eğme değil, gerçek meydan okumanın başarılması demektir. Nedeni de çok basit; halihazırda hayata dair pek çok işleyişin ve kurulan düzenin gelişmesini hatta bazılarının yeniden yapılanmasını ve kurulmasını gerektirir.

Her ne kadar kendimizi doğanın üstünde varlıklar olarak görmeyi tercih etsek de, doğanın bir parçası olduğumuz ve onsuz yaşayamayacağımız aşikardır. Bu gibi algıların, yanılgıları da beraberinde getirmesi kaçınılmazdır ama bir gün bir olgu kendini gösterir ve dünyanızla birlikte bütün algılarınızı da yerle bir eder. Benzer durumlara maruz kalmamanın yolu, yaşamın her yanında doğayla uyumu yakalamayı başarabilmekten geçer !



Esenlikle...

bottom of page