Yıllardır yabancanları, ağırlıkla da kuşları fotoğraflıyorum. Fotoğraflar aracılığıyla yaban hayatına bir nebze olsun katkı sağlamaya çalışıyorum. Ancak, bir yabancanın hayatını direkt kurtarma şansını (çocukluğumda yolda bulduğum yaralı güvercinleri saymazsak) ilk defa iki gün önce buldum. Yaban hayatı konusunda Ankara'nın incisi sayılabilecek Mogan Gölü'ndeydim. Küreklere henüz asılmıştım ki, sabah antrenmanı yapmak için başlayan faaliyet aniden bir kurtarma operasyonuna dönüşmüştü. Kayıkhaneden gölün güney uculna doğru ilerlerken arada bir arkama bakıp yolun temiz olduğundan emin olmam gerekiyordu. Her zaman olduğu gibi, yaklaşan teknemi gören kuşlar toplu halde kaçışmaya başlamışlardı, biri hariç. Bu olduğu yerde debeleniyor, denemesine rağmen bulunduğu yerden uzaklaşamıyordu. Bu durum dikkatimi çekti doğal olarak. Siluet olarak görünen kuşun önce bir sakarmeke olduğunu ve beslenmeye fazlaca odaklandığı için beni farketmemiş olabileceğini düşündüm. Yaklaştıkça, etrafını saran ağı işaretlemek için kullanılan şamandıraları fark ettim. Sonundaysa ağlara dolanmış kanadı yüzünden kaçamayan bir elmabaş patka (Mogan için nadir bir ördek türü) olduğunu gördüm.
Belki kurtarabilirim diye ona yaklaşmaya çalıştım. Ben yaklaşmaya çalıştıkça o da ürküp, benden uzaklaşmaya çalışıyor ama bunu yaparken de ağa daha çok dolanıyordu. Balıkçıların ağlarını toplamaya ne zaman geleceğini bilemiyordum ve bu süre içinde kuş ağa iyice dolanıp boğulabilirdi. Riski göze alıp kuşu yakalamaya karar verdim. Ağın ucunda olduğu için suya batsa bile hemen çekip çıkarabilirdim. Neyse ki, boğulma tehlikesi yaşamadan onu tekneye alabildim. Ağın kanatlarına zarar vermemesi için onu usulca kucağıma aldım. Önce haklı olarak, korku ve endişeyle nafile bir kaç hamle yapıp, benden kaçmaya çalışınca başını okşadım sakince. İçinde bulunduğu çıkmaz durumun farkındaymış gibi kendini bana teslim etmesi fazla uzun sürmedi. Misina sol kanadına iyice dolanmıştı. Bir kısmı kolayca çıktı ama kanadın uç kısmında, neredeyse kör düğüm olmuş başka bir kısım için fazla ümit yok gibiydi. Orada, yanımda hiçbir alet yokken onu ağdan kurtarmam mümkün görünmüyordu ama boğulma ihtimaline karşı alet almak için bırakıp gidemezdim de. Etrafa bakındım ama yardım isteyebileceğim kimse görünmüyordu. O anda, beraber antrenmana çıktığımız Özgür ve Kaan hocaları gördüm uzaktan. Bir yandan bağırıyor, bir yandan da duymazlarsa diye el işaretleriyle dikkatlerini çekmeye çalışıyordum. Neyse ki, onlar da benim uzunca bir süredir aynı yerde durduğumu farkedince meraklanıp, bulunduğum yere doğru kürek çekmeye başlamışlar. Spor yapmak amacıyla suya açıldığımız için, doğal olarak benim gibi onların da yanında işe yarayacak herhangi bir alet yok maalesef. Özgür ve Kaan hocalar herhangi bir şey bulabilirler mi diye, antrenmanı yarıda bırakıp kayıkhaneye yöneliyorlar. Bu sefer, pancar motorun o bildik 'pat' 'pat' 'pat' sesiyle, bir balıkçı teknesinin bana yaklaştığını görüyorum. Ağın sahipleriymiş gelenler. Onlar da uzaktan bizi görünce bir sorun mu var diye yardıma gelmişler. Kucağımdaki ördeği görünce anlıyorlar durumu tabii. Ağ çözme becerileri benden çok daha iyi neyse ki. Ördekle beraber ağ da kurtuluyor böylece. Ufak patka ise ne olup bittiğini anlamadan kendini tekrar suda buluyor. Kanatlarında hala acı hissediyor olmalı ki uçmaya yeltenmiyor bile. Usulca yuvasının bulunduğu sazlıklara doğru yüzüp, gözden kayboluyor.
Motivasyonunuzun doğa olması dileğiyle, selam ve sevgiler...
NOT: Fotolar arşivdendir...
Comments