top of page
Yazarın fotoğrafıBarış Koca

BİR KAR MACERASININ ÖĞRETTİKLERİ


Doğada iş yapmak bana neden çekici görünüyor biliyor musunuz? Kişiyi konfor alanından uzaklaştırıp, doğayı ve onun üzerinden de kendini anlamaya olanak tanıyan, oldukça özgün ve yaratıcı yanları olmasından dolayı! Dün başıma gelen bir olayı da, bunu aktarabilecek güzel bir örnek olduğunu düşündüğüm için taze taze yazmaya karar verdim.

Kurak bir kış mevsiminin karsız geçen ilk bir buçuk ayından sonra, 13 Ocak 2021 günü Ankara'da gerçekleşen yılın ilk kar yağışı, uzun bir kar özlemini de sonlandırmıştı. Kurak bir döneme girdiğimizin işaretleriyle gitgide daha sık karşılaşıyor olmanın bir getirisi olarak, ben de fırsat bu fırsat deyip, düştüm yollara... O gün kar, kayda değer bir seviyede yağmaya başladığında saat çoktan öğleni geçmişti. Ben de bulunduğum yere en yakın doğal alana yönelmeye karar verdim. Araziye henüz girmiştim ki, bir kızıl tilki kayalıklar arasında yiyecek bir şeyler bulma umuduyla, toprağı koklayarak ilerliyordu. Kış mevsimi yabancanlar için bile zorludur ve kimi zaman yiyecek bulma uğruna kendilerini açık ettiklerinin farkına bile varmazlar. Bir ara bir kayanın üstünde durup, bir dağ leoparı edasıyla verdiği poz sonrası, günümün oldukça verimli geçeceği hissine kapılmıştım !

O yoluna devam edip kayalıklar arasında kaybolurken, ben de rotamı arazinin içlerine çevirdim. Stabilize köy yollarında ilerlerken, kar ve sis görüşü oldukça sınırlandırmıştı.

Öndeki araç izlerinden ayrılmadan kendimce kar manzaraları arıyordum. Yoldaki kısa virajlar ve kısa mesafeli yokuşlar oldukça masum görünüyordu. Ta ki, çukura indiğim bir noktada yolun daha fazla ilerlemeye izin vermediğini görüp, bir manevra ile geri dönmeye çalışıncaya kadar. Bu anda, bulunduğum noktadaki zemin, erimeye başlayan karla beraber balçık yapıya dönüşmesinin de etkisiyle, oldukça kaygan bir hale gelmiş ve aracı kaydırarak, kendimi bir anda yolun kenarındaki yamacın dibinde bulmama sebep olmuştu. (Bundan sonra olanları bir miktar detaylı anlatacağım, çünkü en küçük bir detay bile, benzer durumda kalan birine fayda sağlayabilir... )

Önce, böyle bir duruma düşmenin can sıkıntısı sardı içimi. Sonra, bu tip olayların doğada normal olabileceğini düşündüm tekrar. Daha önce benzer sorunlardan kendi imkanımla kurtulma tecrübem vardı ama bu sefer işeri hızlandırıp fotoğraf çekimine nasıl devam edebilirim diye düşündüm. Yıllardır ödemesini yapıp, bir türlü faydasını görmediğim trafik sigortasından çekici çağırmak geldi aklıma :) Hemen telefonuma sarıldım ama o da ne? Sinyal yoktu ! (Böyle durumlarda karlı araziye girmektense araç yolu gibi belli izleri takip ederek ilerlemek daha mantıklıdır.) Ne kadar yürümem gerekecek acaba? diye düşünürken, bir yandan da yola koyulmuştum. Bu çukura inen yokuşun tepe noktasında (yaklaşık 100 metre ilerisiydi, neyse ki), sinyali yakalayınca hemen sigortayı aradım ve öğrendim ki, çekici hizmeti ana yol dışında gerçekleşen çamura batma vs. gibi durumlarda verilemiyormuş... İşin kötüsü aradığım özel kurtarma firmaları da bu durumu pek düşünmemişler (ilgililenen olursa, sektörde bu konuda bir açık olduğunu iletmiş olayım böylece :) ). İşler daha da güzelleşmeye (!) başlamıştı. O anda, kendi başıma kurtulmanın yollarını arama konusunda kendimi motive etmeye başladım. Herhalde ortaokul yıllarında öğrendiğimiz temel fizik yasalarıyla ilgili "ben bunu hayatın neresinde kullanıcam ?" diye sorgulamayanımız yoktur :) İşte şimdi bu bilgileri kullanmanın tam zamanıydı. Özellikle de kuvvetle ilgili olanları...

İlk iş, aracın manevra sırasında daha fazla kaymasını önlemek olmalıydı. Bunun için etraftan bulduğum kayaları lastiklerin dibine, gidiş yönünün aksi istikametine yerleştirdim. Bir yandan da çekişe destek olması için, zemindeki sürtünmeyi artırmak üzere araç paspaslarını tekerleklerin önüne, gidiş yönüne yerleştirdim. Evet, plan düşündüğüm gibi ilerliyordu ama hala bir sorun vardı. Maalesef, direksiyon bu noktada işlevsizdi. Çünkü çamurun kalınlığı aracı yönlendirmeme izin vermiyordu. Kaymadan dolayı aracın yönü yola neredeyse dik şekilde kalmıştı ve bir noktadan sonra bu doğrultuda ilerlemek aracı bu dar köy yolunun karşı tarafındaki çamurlu alana sokabilirdi. Temel fizik yine imdadıma yetişti :)

Bu sefer takoz olarak bulduğum yeni kayaları arka tekerlerin gidiş yönüne, hemen dibine gelecek şekilde açılı olarak yerleştirdim. Düşünceme göre ben araca gaz verdikçe, araç dosdoğru istikamette ilerlemektense, zeminin kaydırma etkisiyle beraber takozların aksi istikametine doğru yönelecekti. Nitekim öyle de oldu ve sonunda aracı yol seviyesine çıkarıp, gidiş yönüne doğru çevirebildim. Tabii tüm bu uğraşı sırasında fark edemediğim şey, aracın içinden çıktığı yerin iyice bataklığa dönüşmüş olmasıydı. Geri gitmem imkansızdı, iyice çamura batardım. İleri de gidemiyordum çünkü tekerlekler iyice çamur olmuş ve yine çamur olan yolu tutuşları neredeyse sıfıra inmişti. Eğer aracı önümdeki 100 metrelik yokuşun tepesine çıkarabilirsem, sonrasında tamamen kurtulacaktım. Ama bunu yaparken, arkamda hız alabileceğim bir mesafe yoktu ve tekrar kayaların ve paspasların desteğine ihtiyacım vardı. Aynı yöntemle ilerlemeye çalıştığımda aracın sadece 50 cm ila 1 metre arasında ilerleyebilmesini sağlamıştım. Birkaç denemeden sonra ancak 5-10 metre kadar ilerleyebilmiştim. İşin kötüsü belli bir mesafeden sonra araç takozlarla beraber gerisin geriye kaymaya başlamıştı. Bunu ısrarla tekrarlamak ne kadar mantıklıydı bilemiyordum. Geceyi burada geçirmeyi de göze almıştım ama yapacak daha iyi bir şeyim de yoktu zaten. Daha fazla ilerleyebilecek farklı yöntemlerden sonra, gaza iyice yüklenip aracı mümkün olduğunca ilerletmeye çalışmak daha uygun göründü. Bu arada, gaza yüklenmenin bir sonucu olarak benzin gitgide azalmış ve sinyal vermeye başlamıştı. Alınan mesafe yine en fazla 1-1,5 metre kadardı ama yeni yöntemler aramaktansa, kayaları ve paspasları oldukları yerden alıp yeni yerlerine koyarak garanti şekilde ilerlediğim bu yöntemi sabırla sürdürmeye karar verdim. Yanılmıyorsam 50-60 tekrar sonra aracı yokuşun tepesine çıkarabilmiştim.

Belki saatlerce süren bir beden ve zihin uğraşısından sonra (benimki yaklaşık 3,5 saat sürdü :) ), varlığından bile haberdar olmadığınız kaslarınız ağrırken; kimilerine gör gereksiz, kimilerine göre ise oldukça üşendirici görünen bu sürecin bana göre asıl sonucu, yaşattığı duygular ve ürettirdiği düşüncelerle oldukça etkili bir tecrübe olduğu ve bu tecrübenin insana kattığı yaşam motivasyonunun hayat boyu sürecek olduğudur...



Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page